2 Nisan 2009 Perşembe

Darwin ve kurbağa

Birkaç günden beri yemeden içmeden bunu düşünüyorum. Tüm nöronlarımı bu işe vakfettim ve sonunda doğruyu buldum.

Acaba hangisi daha tutarlı; darwin'in evrim hikayesi mi, yoksa prensesin öpücüğüyle insana dönüşen kurbağa hikayesi mi… Cevap kurbağa hikayesi.

Çünkü kurbağanın insan oluşu kendiliğinden değil, öpücükle, yani bir dış etkene, bir sebebe bağlı olarak gerçekleşiyor. Kainatta herşey bir sebebe bağlıdır. Dünya üzerinde kendiliğinden insana dönüşen bir kurbağa vakasına rastlanmamıştır.

Darwin ise cansız moleküllerin (nasıl oluyorsa) yokluktan varlığa geçtiklerini, sonra bu cansız moleküllerin canlı hücrelere dönüştüklerini, sonra bu tek hücreli canlının balığa, sürüngene, maymuna ve insana dönüştüğünü söylüyor. Üstelik bu maymunlar hiçbir prenses tarafından öpülmemiş. Bence mümkün değil.

İnsanların küfre saplandığında ne kadar aptallaştıklarının en açık örneği değil mi bu? Hayvanlar düşünemezler, ama en azından saçmalamazlar da. Bu insanların neden hayvandan daha aşağı oldukları bu misalde gizlidir.

Eğer insanlar (ve diğer canlılar) kendi DNA'ları üzerinde denetim yetkisine sahipse neden hâlâ genetik hastalıklar var dünyada?

1 yorum:

Timur dedi ki...

Hiç bir düşünce kendini sınırlandırılmamalı. Farazi konuşuyorum. Diyelim ki evrim teorisinin doğru olduğu kanıtlandı. Hem de inanmayanların bile inanacağı kanıtlarla. Bu inancımızı yok mu eder? İnancımızda, dinimizde insan varoluşu ile ilgili en ince detayına kadar bir anlatım mı var? Burada gerçekten soruyorum. Çamurdan yaratıldığımızı biliyorum; ama bu yaratılmanın detaylarını kimse bilmiyor değil mi? Güneş sistemimizin, dünyamızın oluşumu hakkında dinsel bir anlatım yok ve bu konuda bilim insanlarının açıklamalarına karşı çıkmıyoruz en azından. Kısaca, dünyanın biranda Allah tarafından yaratıldığını kesin bir inançla savunmuyoruz. Uzun bir süreç sonucunda oluştuğu anlatımına kayıtsız kalıyoruz sonuçta. Neden evrim teorisine karşı çıkıyoruz o zaman? Bu teori zamanla eksik yönlerini tamamlayacak, hatalı yönlerini onaracaktır. Neden kendimizi bir sonuca bağlıyarak, sınırlandırıyoruz?