29 Nisan 2009 Çarşamba

Alpermeyen sosyopat

Rasim Ozan nerelidir bilmem, ilgilenmem de. Bildiğim, doğrusu hakkında tahmin yürüttüğüm tek şey, bu adama küçükken babası tarafından yeterince dayak atılmadığıdır.

Çeşitli sebepler yüzünden dayak ihtiyacı çocukluğunda giderilmeyen küçük Rasim’e bu yaştan sonra yumruk atmak tasvib edebileceğim bir uygulama değil. Ayrıca onun terbiyesinden ailesini sorumlu tutmalıyız. Bizim yapmamız gereken, onu alperenliğimizle, beyefendiliğimizle, hüsn-ü âdâb ile dövmek olmalıdır. 

Hasıl-ı kelam, her hâl-ü kârda bu adamın dayağa ihtiyacı vardı.

Henüz genç yaşta, kısa sürede toplumsal bir gerçeklik hâline gelmiş bir gazetede yazarlık yapmaya başlaması, büyük adamlarla birlikte tv programlarına çıkıp fikirleriyle salyalarını birbirine karıştırarak “tezlerini” höykürmesi kendini beğenmişlik grafiğinde yüksek ve keskin bir pik yapmasına sebep olmuş.

Atıyor, tutmuyor, saçmalıyor, zırvalıyor, ağzına ne gelirse bir çırpıda salıveriyor, çene kasları adeta bir mikser gibi dönüyor dönüyor, ve ortaya karmakarışık bir bulama, bulanmış zihinler,  aval aval bakan suratlar ve bir de Rasim Ozan Kütahyalı kalıyor.

Rasim Ozan Kütahyalı.. Tamam anladık yakışıklısın, iyi de artistliğin kime? Şov yapacaksan, niye içindeki egoist içgüdüleri siyaset programlarında gidermeye gayret ediyorsun? O programlarda çok ciddi memleket meseleleri konuşulup çözülüyor... Usta gazeteci ve enkırmen Reha Muhtar’ın ülke sorunlarına eğilim performansını da etkiliyorsun. Yapma bunu. Ayıp.

 

0 yorum: